Almanya İçindeki Küçük Türkiye: “Köln” Yani Nam’ı Diğer “Kölün”

Köln yada Türk mizahisinin pek çaba harcamadan bize sunduğu “Kölün”e doğru yol alıyoruz. Köln Almanya’da en çok Türk’ün yaşadığı 2. şehir konumunda. Yabancılık çekmesin diye Türkler şehir girişinde Şekerbank’ın yeşil büyük logolu şubesiyle sizi karşılıyor. 1 milyona yaklaşan nüfusuyla Köln, Batı Almanya’nın incilerinden biri. Ren Nehri’nin ikiye ayırdığı şehirde meşhur upuzun bir teleferik hattı var. Şehri yerden görürken sizi cezbetmese de teleferikle havadan oldukça güzel görünüyor.

şehirnotları_köln

Güzel bir şehir turu attıktan sonra nehire sıfır olmasada kıyıdaki restorantlarda güzel yemek var. Bu arada canınız çok Türk yemeği çekerse de memleketin her yöresinden lokantalar Köln’de mevcut. Hatta gittiğimiz bir dönercide, İstanbul’dan 3 kat daha fazla ekmeğin içine et koydular bunu söylemem gerek.

köln-şehirnotları

Köln’e uğradıktan sonra ilk yaptığımız görevlerden biri; arkadaşım tarihi binaları pek sevmese de tüm ihtişamıyla II. Dünya Savaşı’ndan sağ salim çıkan Dome Katedrali’ni gezmek oldu. Bütün ihtişamıyla Dome Katedrali aslında dışarıdan pekte bir şeye benzemiyor. Biz de ilk gördügümüzde, “Bu ne ya, katedralin üstüne kurummu yağmış?, kara kuru katedral mi olur” diyoruz. Sonra sağa sola biraz sorunca olayın esasını anlıyoruz. Meğer katedralin dış yüzeyi asit yağmurları sırasında karalar baglamış. Savaş sırasında oluşan barutumsu bulutlar katedrale tamamen zarar vermiş. Bu arada kimileri sorabilir, “Tüm şehir savaşta yıkılmış da bu katedralin bu sağlamlığı ne?” diye. Dünya Savaşı sırasında sevgili okuyucular, katedral ve kiliseler hastane olarak kullanıldığı için çoğu zaman bombalanmamış ve yağmalanmamıştır. Halen restorasyonu süren katedral ancak 2050 yılında beyaz bir tene ulaşabilecekmiş. Bu arada bir yandan Alman TV kanalı çekimine yanlışlıkla katedralin avlusunda girerken burada sokak sanatçı zenginliğinin yine olduğu gözümüze çarpıyor. Katedral içine girerken köpeğiyle dilenen kız ise her turiste bakıyor ama dilencilik jargonundan anlamadığı kesin. Çünkü önüne insan bir Türkiye’deki gibi yazı koyar “Kör müsün? Ben körüm. Allah rızası için üç beş kuruş verin” der dimi. Neyse katedral gezisinden sonra acıkan mideyi Türkiş yemeklerle doldurduktan sonra küçük bir Kadıköy çarşıvari sokaklara doğru giriyoruz. Burası Köln’ün can damarı, sahil kısmında barlar, iç bölgelerdeyse alışveriş için dükkanlar var. Her gittiğim ülkeden forma alma hastalığına yakalanan biri olduğum için arkadaşım Sonerle 4 katlı bir spor mağazasına uğruyoruz. Dünya Kupası zamanı ve tüm formaları İngilizler talan etmiş. Buradan Slovenya milli takımının beyaz formasını hemen alıyorum. Bu küçük çarşı gezintisini yapın çünkü tüm alışveriş deliliğinizi giderebileceğiniz kadar mağaza burada var.

köln-şehirnotları

Köln demek bira demektir!

Köln’de ki 1 günlük gezimize devam ederken arkadaşımla Hard Rock Cafe‘ye hemen konuşlanıyoruz. Unutmayın internete ulaşamadığınız yerde gideceğiniz mekanlara “gece nereye gidelim?” diye sormak güvenli bir bilgi size verecektir. Burada garsondan gece gitmemiz gereken yerlerin tüyolarını aldıktan sonra Ren Nehri’ndeki teleferiğe binmeye karar veriyoruz. Çok sağlam gibi gözükmese de Köln’ün nefis biraları var ve sabahtan beri Kölsch’leri yuvarlıyoruz.

köln-şehirnotları

Not: Kölsch: Açık renkli, mayhoş bir tat karakterine sahip, özellikle Almanya’nın Köln şehrinde popüler olan bira tipidir. Kölsch’leri yudumlarken sanırım tüm yükseklik korkusu gidebilir. Biralarla teleferiğe çıkıyoruz. 32 derece sıcaklığa rağmen teneke kutunun içine biniyoruz. Kesinlikle gece bu teleferiğe binmelisiniz. Gündüz şehrin aslında sanayi tipi bir yapısı olduğunu hemen bu turun sonunda anlıyoruz. Gezimiz ise 2 buçuk bira içim zamanında bitiyor.

İndikten sonra Köln’e adını veren kolonyalarının meşhurluğunu test etmeye gidiyoruz. Korkmanıza gerek yok kolonya içmek değil niyetimiz.

Kolonya Suyu içmeye

Efendim, dünyanın en meşhur ve bilinen kolonya markası “No:4711 Kölnisch Wasser”dir. Özünde, çok hafif kokulu bir limon çiçeği kolonyası olmakla birlikte, içeriğinde eser miktarda lavanta çiçeği de bulunur. “No:4711” ibaresi, fabrikanın bulunduğu caddedeki bina numarasından gelmektedir. “Glockengasse Bulvarı”, Türkçe karşılığıyla “Çan Bulvarı” anlamına gelir ki kolonyanın şişe etiketinde de, en üstte iki adet çan bulunur. Tahmin edeceğiniz gibi, tarihte ilk defa kolonya; Almanya’nın katedraliyle ünlü Köln şehrinde, 1690 yılında, bir seyyar satıcı tarafından imal edilmiştir. Adını da, orijinal ismi “Cologne” olan, bu kentten almıştır. Duftmuseum – Koku Müzesi’nin yoluna düşüyoruz. Köln’de müze girişinde “çakmak çakıym mı abi” gibi esprileri patlattıktan sonra gerçekten burnumu hissetmediğim bir saat geçiriyorum içerde. Keskin kolonya bizi mayhoş yaptıktan sonra şehir merkezine geri dönüyoruz.

Bir hijyenik genelev: Pascha

köln-şehirnotları

Gece alemi bir yana Köln’deki Pascha bir yana. Almanya’da birkaç şehirde şubesi bulunan Pascha modern bir genelev. Hijyen esasının temel alındığı bu yer Almanya’nın en meşhur gece eğlencelerinin yaşandığı yerlerden. Biz maalesef göremesekte size birkaç gittiğimiz gece klubünü önermek istiyorum.

Deutzer Bahnhof canlı müzik, Club Ex Latin müzikleri, Täglich ise tipik bir Alman pub’ı özelliklerini taşıyor. Gece nöbetimiz sona ererken bu sanayi tipi şehiri arkamızda bırakırken buraya birde 11 Kasım’da gelmemiz gerektiği gerçeğini beynime kazıyorum. 11 Kasım’ın özelliği ise:

11:11

köln-şehirnotları

Ren Nehri’nin geçtiği bölgelerde 11 Kasım, özel bir anlama sahip. Çünkü her yıl 11’nci ayın 11’inde saat 11’i 11 geçe geleneksel karnaval dönemi resmi olarak başlaması. 11 Kasım sabahının erken saatlerinde, karnaval kutlamalarının en eğlenceli geçtiği Köln şehrinde, sokaklarda yüzlerce karnaval kostümlü insanı, ellerinde birer bira ile görmek alışıldık bir durum. Çünkü, genelde her yıl yenilenen ilginç kostümlü yüzlerce karnavalsever, şehir merkezinde toplanıp hep beraber nam-ı diğer ”beşinci mevsim”in başlangıcını kutlarlar. Bu, Köln’de hem bir gelenek hem de şehir kültürünün bir parçasıdır.

Köln’ün neyini sevdik?

-Kölsch biralarını

-İçi bol malzemeyle dolu Türk yemeklerini

-Gidemesekte Pascha gece klübünü

-Teleferik turunu

Neyini sevmedik?

-Sanayi şehri olarak biraz sıkıcı olmasını

Fotoğraflar: Soner Didin

Yazı: Alp Türkalp @alpturkalp

Diğer Makaleler

Keşfet

Keyifle Noel Pazarı Gezebileceğiniz Şehirler

Kışın gelmesiyle beraber hepimizin içini bir yeni yıl coşkusu kapladı. Rengarenk süslerle donatılmış çam ağaçları,...

Antakya’de nerede ne yemeli?

Antakya'yı gezip lezzetleriyle ilgili bir yazıyı buraya bırakmamak, o güzelim mutfağa haksızlık olurdu. Yediklerimle...

İstanbul’un 5 yeşil kalesi

Çoğu zaman kalabalık ve gürültülü şehir hayatından kaçıp kendimizi doğanın kollarına bırakmak istiyoruz. Tüm...

Dijital göçebelerin uğraması gereken 5 muhteşem yer

Hem tatilim eksik olmasın hem de işlerim aksamasın diyenler toplanın!Pandemi süreciyle beraber bir mekâna...

İzmir Seyahat Rehberi: Ege’nin İncisine Yolculuk

Ege’nin incisi, değişmeyen tatil bölgesi, hem insanıyla hem doğasıyla ayrı bir yeri olan, Türkiye’nin...

Fidan Bağışı Yapabileceğiniz Güvenilir Kurumlar

Bugünlerde gündemimiz ne yazık ki oldukça can sıkıcı… Manavgat ile başlayan orman yangınları şu...

Popüler Konular

Yorumlar

CEVAP YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz