Korona Günlerinde Sosyal Medya İletişimi: Eğlence ve Turizm Sektörü Suskun Olmalı mı?

Korona virüsü sebebiyle yaşadığımız bu karantina günlerinde hiç kuşkusuz ki sosyal medyanın hayatımızdaki yeri çok çok arttı. Sosyal medya kullanım oranlarımız ülke olarak zaten çok yüksekti ama şimdi, dışarı özgürce çıkamayan bireyler olarak hayata tutunmanın bir yolunu sosyal medyada bulduk.

Instagram’da canlı yayın yapanların sayısı oldukça arttı, sosyal medyadan başlatılan paylaşım akımlarıyla insanlar birbirine destek olmaya başladılar, yalnız olmadıklarını hissetme, hissettirme çabasına girdiler. Günlük hayattan paylaşımlar daha da arttı. Mesela güne başlarken insanların ne yediğini, ne giydiğini, sanki evde değil de günü dışarıda geçirecekmiş gibi hazırlananların neler yaptığını daha sık görür olduk. Ya da bu süreçte hangi arkadaşımızın ne kitabı okuduğunu biliyoruz mesela ya da akşam hangi yemeği yaptığını… Instagram story akışımızda gözle görülür bir artış yaşandı. Hiç sosyal medyaya girmeyenler bile, en azından bu insanlar ne yapıyor diye bakmaya başladı. Tanınan şefler hep birlikte ortak bir hesap açtılar, #mademevdeyiz diyerek bu sayfadan güzel yemek tarifleri paylaşmaya başladılar.

Sosyal medyanın bir etkisini de ünlülerin paylaşımlarında görmeye başladık. İptal olan konserler, gösteriler, dinletiler yerini online konserlere, programlara bıraktı. Yalın ile Sıla instagram canlı yayını üzerinden düet yaptı, Karsu da instagram canlı yayınında konser verdi, Athena’nın Gökhan ve Hakan’ı da aynı şekilde… Mert Fırat canlı yayında Sabahattin Ali öykülerini okumaya başladı, Kadıköy Belediyesi her gün bir canlı yayın yapıyor. Zorlu PSM online konserler, podcast’ler yayınlamaya başladı. Bunlar benim karşılaştıklarım, bunun gibi başka birçok örnek oldu eminim. Ve olmaya da devam edeceği kesin.

Influencerlar ve nispeten daha az takipçisi olup bir kitleye seslenen sayfalar kendi online dünyadaki yerini sağlamlaştırmak için adımlar atmaya başladı. Yayın akışımız canlı yayınlarla, bu süreci daha kolay atlatmak için herkesin kendi tarzına göre verdiği önerilerle doldu taştı.

Peki dijitalin durumu hayatımızda nereye doğru gidiyor?

Bana göre bu süreçte hem markalar hem de insanlar şunu çok iyi anladı. “Günümüz dünyasında ofis dışında, evden, uzaktan çalışmak mümkün.” Aslında “nomad” olarak adlandırılan kitlenin yıllardır deneyimlediği, ofis dışı çalışma sistemi sağlıklı ve mümkün. Üretim ekibinde değilseniz, fiziksel olarak çalışma ortamında bulunmadan da işleri sürdürebilirsiniz. Firmalar da, daha da önemlisi patronlar da bu durumu görmeye başladı. Bunun maaliyetlere olan pozitif etkisini de fark ettiler ya da edecekler.

İnsanlık olarak aslında çok tarihi bir ana tanıklık ediyoruz şu anda. Bu zorunlu süreç tüm dünya ister istemez dijital bir dönüşüm yaşattı ve yaşatmaya da devam ediyor. Okulundan holdingine herkes ekran başından mevcut süreci devam ettirebileceğini görüyor, anlıyor. Bugünden sonra da, bu dönem geçip bittiğinde eski günlere dönülür mü? Pek sanmıyorum. Her şey birden tamamen değişmez, yüzyıllık gelenekleri çabucak kırıp geçmek mümkün olmaz belki ama zamanla konuya yaklaşım yavaş yavaş değişecektir diye düşünüyorum. Hatta maliyetleri azalttığı için, şirketlerin haftanın belirli günleri evden çalışma sistemine geçeceği günler yakın diye bakıyorum.

Markalar karantina günlerine ayak uydurdu mu?

Markaların korona konusundaki hassasiyetini dile getiren, dayanışma, birlik beraberlik ve evde kal temalı içerikler paylaşması elbette ki önemli. Sektör farketmeksizin, her markanın bu konuda duruş sergilemesi, kendi üslubuyla iletişimde bulunması gerekiyor. Birçok markadan bu konuda güzel hamleler de geldi. En güçlü hamleyi Vodafone’un ekranımızda yazan Evde Kal mesajıyla gördük ki, artık en özelimiz olan telefonumuzda bile bu mesajı görmek, konuyu içselleştirmemize oldukça katkı sağladı bence.

Peki turizm firmaları neden suskun?

Hiç kuşkusuz ki Korona salgınından en büyük darbeyi turizm firmaları yedi. Oteller, havayolu şirketleri, tur firmaları bu işin en büyük zararlısı oldu. Ama öyle günlerden geçiyoruz ki, hiç kimsenin susmaması, kaderine razı gelip oturmaması gereken bir dönemdeyiz. Bugünlerin en zararlısı olan otellerin, turizm firmalarının sosyal medyada sessiz kalmak yerine, geleceğe dair umutlu olduklarını gösteren paylaşımlar yapmaları gerekiyor.

Pegasus bunun güzel bir örneğini yaptı. Tatlı bir video ile “Güzel Günler Yakın” dedi. Türsab da tatilinizi iptal etmeyin, erteleyin şeklinde bir kampanya başlattı. Bunlar güzel örnekler ama çoğalması lazım. Bugünlerde sessizliğe değil, dayanışmaya ve umuda ihtiyacımız var. Unutmayın ki herkes şu günlerde geçmiş tatil fotoğraflarına bakıp iç çekiyor. “Şimdi orada olsaydım, ne güzel günlerdi değerini bilemedim ya da şu karantina bi bitsin yine gideceğim oralara” konuşmaları dönüp duruyor. İnsanların en çok özledikleri şeylerden birinin seyahat etmek olduğunu söylemek mümkün. Sevdiklerinden sonra tabi… Turizm firmalarının bu durumu lehine kullanmaları gerekiyor. İnsanların özledikleri o tatil günlerinin çok da uzak olmadığını, o günler geldiğinde onlara hizmet etmek için yine orada olduklarını söylemeye ihtiyaç var. İnsanların şu süreçte umuda, bugünleri sağlıkla atlattıktan sonra yapacaklarıyla ilgili hayaller kurmaya ihtiyacı var. Eğlence ve turizm sektörünün de insanlara bu konuda hayal kurmalarına imkan sunacak içerikler sunması gerekiyor. Zaten bu süreç bittikten sonra hayata hızlı dönüş yapacak sektörler arasında ilk sırada güzellik, kişisel bakım, ardından restoranlar ve turizm gelecek gibi görünüyor. O kadar uzun süre evde oturunca, işler normale döndüğünde bir süre eve girmeyiz muhtemelen.

Sessiz kalınan her gün, etkileşimin daha da düşmesi demek

Bir de unutulmaması gereken bir konu daha var. O da sayfaların etkileşim oranları. Hele ki sosyal medyanın bu kadar yoğun kullanıldığı dönemde o sayfayı sessiz bırakmak, etkileşimin düşmesine, sayfanın değerini kaybetmesine sebep oluyor. Bir sayfaya yıllarca yatırım yapıyorsunuz, adam / saat ve bütçe harcıyorsunuz, belirli bir etkileşim oranına ulaşıyorsunuz. Fakat sayfada sessiz kaldığınız her gün, sizin aleyhinize çalışıyor. Bugünler geçip tekrar içerik paylaşmaya başladığınızda, önceden organik erişimle takipçilerinizin %10’una ulaşırken, belki o zaman %1’ine ulaşacaksınız. Instagram’ın sık sık değişen algoritması da maalesef bu durumu destekleyecek ve size dijital medya satın almaktan başka çözüm sunmayacak.

Çare umut vermek ve umutlu olmak!

Oteller, tur şirketleri, restoranlar, eğlence sektörü umut veren ve motivasyonu yüksek bir duruş sergilemeli. Çünkü biz son kullanıcının hayali; her şey normale döndüğünde yeniden restoranlarda güzel akşam yemekleri yemek, yeniden tatil planları yapmak, yeniden konserlere, etkinliklere gitmek istiyoruz. Ve bunun hayalini kuruyoruz. Bu hayali besleyecek içerikler sunmak da otellere, havayolu firmalarına, tur firmalarına, restoranlara düşüyor. Her ne kadar ortada vahim bir tablo olsa da, unutmamak lazım ki çare umutlu olmaktan geçiyor.

Diğer Makaleler

Keşfet

Keyifle Noel Pazarı Gezebileceğiniz Şehirler

Kışın gelmesiyle beraber hepimizin içini bir yeni yıl coşkusu kapladı. Rengarenk süslerle donatılmış çam ağaçları,...

Antakya’de nerede ne yemeli?

Antakya'yı gezip lezzetleriyle ilgili bir yazıyı buraya bırakmamak, o güzelim mutfağa haksızlık olurdu. Yediklerimle...

İstanbul’un 5 yeşil kalesi

Çoğu zaman kalabalık ve gürültülü şehir hayatından kaçıp kendimizi doğanın kollarına bırakmak istiyoruz. Tüm...

Dijital göçebelerin uğraması gereken 5 muhteşem yer

Hem tatilim eksik olmasın hem de işlerim aksamasın diyenler toplanın!Pandemi süreciyle beraber bir mekâna...

İzmir Seyahat Rehberi: Ege’nin İncisine Yolculuk

Ege’nin incisi, değişmeyen tatil bölgesi, hem insanıyla hem doğasıyla ayrı bir yeri olan, Türkiye’nin...

Fidan Bağışı Yapabileceğiniz Güvenilir Kurumlar

Bugünlerde gündemimiz ne yazık ki oldukça can sıkıcı… Manavgat ile başlayan orman yangınları şu...

Popüler Konular

Yorumlar

CEVAP YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz