Şanlıurfa Gezi Rehberi – Göbeklitepe’den Balıklıgöl’e Peygamberler Şehri

 

Urfa’ya gitmeden önce şehir hakkında bilgim ve beklentim oldukça azdı. Göbeklitepe’yi ve Balıklıgöl’ü görmek ve birkaç güzel akşam yemeğinin ötesinde değildim açıkçası. Kafamdaki düşünce yapılması gerekenler listesinde Urfa’ya da bir tik atmaktı. Öyle de oldu, gittik, gördük, güzel yemekler yedik. Ama bir de söylenenlerin ve hatta bize yansıtılanların ötesinde bambaşka bir yönüyle tanıştık Doğu’nun, Doğu insanının. İlk karşılaştığında yabancı, sana değişik bir gözle bakan bir şehir görüyorsun. Bu da kim diye süzüyor seni adeta… Ama biraz yürümeye, sokaklarında gezmeye, bir iki çayını içip, insanlarıyla sohbet etmeye başlayınca değişiyor şehrin çehresi. Hoşgeldin diyor, iyi ki geldin diyor sana… Çünkü aslında bizim gibi çok az kişi gidiyor oraya ön yargısız, duvarsız, olduğu gibi kabul edip, keşfetmeye o şehri ve insanlarını. Bu keşfimiz de böyle başladı Urfa’ya, oranın tarihine, yolculuğuna, lezzetlerine…

 

Urfa’da yaşayan, oralı ve orada gelenek göreneklerini sürdüren insanlarla ilgili ilk gözlemim çok yardımsever olmaları oldu. Herkesle tanışmadık konuşmadık elbette. Ama kime bir şey sorduysak misafir gibi karşılandık. Taksici abilerden biri şöyle bir cümle kurdu hatta. “Bizi bize bıraksalar gül gibi yaşar gideriz burada.” Bu cümle geçmişten bugüne Doğu’nun imajına olumsuz iz bırakan durumların açıklanması için yeterli olacaktır sanırım.

Şehre gelince, silüetiyle gerçekten de peygamberler şehri. Dağınık gece kondu yapılanması görüyorsunuz şehrin merkezinde. Maalesef ki modern olduğu iddia edilen çirkin yapılaşma da şehrin diğer tarafında başlamış. Sonuçta ortaya biraz kaotik ve kendi içinde pek bir düzeni olmayan ama tarihi yapıların ve mağaraların hala şehrin silüetinde önemli bir yer kapladığı bir manzara çıkmış.

Nereleri görmeli?

Balıklıgöl (Halil-ür Rahman Gölü)

İbrahim Peygamberin dönemin zalim hükümdarı Nemrut tarafından ateşe atıldığı ama burada yakılan ateşin göle, ateş yakmak için kullanılan odunların ise balığa dönüştüğü göl burası. Hikayesi kısaca şöyle, dönemin hükümdarı Nemrut, kendi tahtını sarsabilecek bir erkek çouğun doğabileceği kehanetini, saraydaki danışmanlarından alır, bu haber üzerine şehirde doğan tüm erkek çocuklarını öldürtür. Fakat çok güvendiği danışmanı Azer’in karısı bu süreçte hamile kalır. Çocuğunu gizli gizli bir mağarada doğuran kadın, günde bir kez emzirmek için bu mağaraya gelir. Gelemediği zamanlarda ise çocuğu oradaki ceylanların emzirdiği söylenir. Bu mağarada doğan ve 15 yaşına kadar burada büyüyen çocuk İbrahim Peygamberdir. Hz. İbrahim bir gün kralın askerleri tarafından dağda ceylanlarla gezinirken görülür ve saraya getirirlir. Sonrasında burada yaşamaya başlar ve Nemrut’un kızı Zeliha ile de arkadaşlık kurar. Fakat putlara tapınmanın saçma olduğu düşüncesiyle tüm putları parçaladığı için Nemrut tarafından şehrin tepesindeki bir mancınıkla ateşe atılır. (bugün hala ateşe atıldığına inanılan yeri görmeniz mümkün) En başta da söylediğim gibi, ateşe düşmeden ateş göle, odunlar da balığa dönüşür. Bu sebeple oradaki balıklar kutsal sayılır. Göldeki balıkları beslemek isterseniz, göl kenarında satılan yemlerden alabilirsiniz. Etraftaki poşulardan alıp kafanıza bağlatıp fotoğraf çektirmek de yapabileceğiniz bir başka turistik aktivite.

Aynzeliha Gölü

Burası da Nemrut’un kızı Zeliha’nın ateşe atıldığı söylenen yer. Söylenene göre İbrahim Peygamber’e inanan ve onun peşinden giden kızını da ateşe atar Nemrut. Fakat o ateş yine göl, odunlar da balık olur. Bu iki gölü aynı parkın içinde görebilirsiniz.

Halil-ül Rahman Camii

Balıklıgöl’ün hemen yanında yer alan cami, adını gölden alıyor. 1211-12 yılında Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin yeğeni el-Melikü’l-Eşref Muzafferüddin Mûsâ tarafından inşa ettirilmiş. Bizans dönemine ait bir kilisenin yerine yapıldığı sanılan cami, zamanla çeşitli değişikliklere uğrayarak Eyyûbî mimarisine has özelliklerini büyük ölçüde yitirmiş ve 1810 yılında yapılan köklü onarım sırasında da bugünkü şeklini almış.

Hz. İbrahim Makamı

İbrahim Peygamber’in doğduğu söylenen mağara. Bugün birçok insan oraya dua etmeye, dilek dilemeye gidiyor. Gittiğinde şifalı olduğu söylenen suyundan içiyor.

Şanlıurfa Kalesi

Kaleye giriş yapılmıyor fakat etrafında gezme ve Balıklıgöl ve Aynzeliha Gölü’ne tepeden bakma şansı veriyor. Urfa Kalesi’nin tam olarak ne zaman yaptığı bilinmese de tarihinin M.Ö. 10.000 yıllarına kadar dayandığı söyleniyor. Kalenin etrafındaki hendek bölgesinde gezinip güzel manzara fotoğrafları çekebilirsiniz.

Gümrük Han

Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırıldığı söylenen Gümrük Han, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı. Ortasındaki avluda, çay, kahve ve özellikle menengiç kahvesi içip, atmosferin tadını çıkarabilirsiniz. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde “Yetmiş Hanı” olarak anılan han, üst kattaki yerel ürünler ve kehribar bileklik, kolye, tesbih satan dükkanlarıyla da meşhur. Gitmişken mutlaka bir saatinizi buraya ayırın.

Şanlıurfa Arkeoloji ve Mozaik Müzesi

Çok ama çok güzel bir müze. Biz gittiğimizde bir müzik öğretmeni 13-15 yaş grubu öğrencieriyle canlı klasik müzik performansı veriyordu ve açıkçası Şanlıurfa’da, müzenin etkileyici atmosferinde bu deneyimi yaşamak oldukça keyfiliydi. Şehre geldiğinizde müzeye en az 2-3 saatinizi ayırın derim.

1956 yılından bu yana bu bölgede yapılan kazılarda çıkan arkeolojik eserlerin depolanmasıyla müze fikri ortaya çıkmış. Sonrasında ilk olarak 1969 yılında Şanlıurfa Müzesi’ni kurmuşlar. Fakat eserlerin fazla ve yerin dar olması sebebiyle müze bugünkü yerine taşınmış ve 2015’te şimdiki halini almış.

İçeride Paleolitik Döneme ait yüzey buluntuları, Neolitik Dönem’den insan boyutlarında yapılmış dünyanın en eski heykeli “Balıklıgöl Adamı”, dünyanın en eski tapınağı olan Göbeklitepe’den kazı buluntuları ve canlandırmaları, Nevali Çori Tapınağı, Kalkolitik, Tunç, Demir, Helenistik, Roma, Bizans ve İslami dönemlerine ait en önemli eserleri görebilirsiniz.

Göbeklitepe

 

İnsanlık tarihini sil baştan yazdıran Göbeklitepe, birçok kişi gibi bizim de Urfa’ya seyahat planlama sebeplerimizin başında geliyordu. Biz Ramazan döneminde gittiğimiz için ortalık nispeten sakindi. Bizi gezdiren taksicinin dediğine göre, bir ay öncesinde Göbeklitepe yolunda araç trafiği varmış resmen.

“İnsanlık tarihinin sıfır noktası” ve “medeniyetin doğduğu yer” olarak adlandırılan bu tarihi alan, tarihin bilinen en eski ve en büyük tapınağı. Tapınak günümüzden 12.000 yıl öncesinde, T şeklindeki dev taş sütunlardan ve üst üste dizilmiş ağır taşlardan inşa edilmiş. Tabi o dönemde el arabası, alet ve araç-gereçler henüz keşfedilmediği için inşa süreciyle ilgili durum hala gizemini koruyor. Tepede kazılar hala devam ettiği için şu anda yalnızca bir kısmı ziyarete açık. Tapınaktaki dev sütunların üzerinde, yaban domuzu, akrep, aslan, yılan gibi hayvan figürlerinin kabartmaları yer alıyor.

Tapınakla ilgili en önemli durum bugüne kadar bilinen insanlık tarihinin akışını değiştiriyor olması. İnsanlığın tarımın başladığı dönemle birlikte toplu yaşama geçtiği inanışı, bu tapınağın keşfiyle birlikte değişiyor. Ve tabi bir de bugüne kadar dünyanın en eski tapınakları olarak bilinen Malta’daki M.Ö. 3600’lerden kalma megalitik tapınaklardan, Stonehenge ve Mısır Piramitleri’nden çok daha eski bir yapıyla karşı karşıya olduğumuz aşikar. Bu da hem dünyanın hem de Türkiye’nin sahip olduğu bu çok önemli değerin aslında Şanlıurfa topraklarında olduğunu gösteriyor.

Göbeklitepe sit alanına gitmek için şehir içindeki taksileri kullanabilirsiniz. Biz aynı gün içerisinde hem Göbeklitepe hem de Harran’a gitmek için bir taksiciyle 250 TL’ye anlaştık. (Oldukça uzun mesafeler var arada o yüzden normal bir fiyat) Size özel servis hizmeti veren taksileri şehir içinde bu tarz gezilerde muhakkak kullanın derim.

Göbeklitepe girişinde aynı zamada sinematografik sergileme için hazırlanmış bir barkovizyon alanı var. Buraya girmek için ekstra ücret ödemeniz gerekiyor, eğer bütçe kısıtınız yoksa bu alana da uğrayın derim. Göbeklitepe’nin hikayesini çok güzel anlatmışlar.

Haleplibahçe Mozaikleri

 

Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nden çıkınca biraz ileride Haleplibahçe’yi göreceksiniz. Gitmişken mutlaka görmeniz gerekenler listesinde burası da var. Saray, hamam ve bir geometrik villanın bulunduğu bölge, günümüzde bir müze haline getirilmiş. Zeminde ise o dönemden kalma önemli mozaikler var. Mitolojiye meraklıysanız eğer, Akhilleus’un bebekliğinden Truva (Troia) savaşına gidişine kadar geçen süreden sahnelerin anlatıldığı tasvirlerini burada görebilirsiniz. Amazonların avlanmasının tasvir edildiği sahne de dikkat çeken bir diğer mozaik. Dahasını merak ediyorsanız mutlaka gidip kendi gözlerinizle görün derim. 😉

Harran

Suriye sınırına 15 km uzaklıktaki Harran, şehirden yaklaşık bir saat mesafede. Yine şehrin içindeki taksilerle anlaşıp buraya ulaşabilirsiniz.

Gittiğinizde, konik biçimde yapılmış meşhur Konik Kubbeli Harran evlerini, Harran Üniversitesi’ni ve hemen yanındaki astronomi kulesini, Harran Kalesi’ni ve Firdevs Camüharran Ulu Sin Camii’ni görebilirsiniz. İbrahim Peygamber’in ömrünün bir kısmını burada geçirdiğine inanılıyor. Ayrıca günümüzde maalesef çok azı ayakta kalmış olan üniversitenin de dünyanın en eski üniversitelerinden olduğu söyleniyor. Yerel bir rehberin anlattığına göre, zamanında Irak’tan buraya göç eden ataları, kendilerine o konik evleri inşa etmek için üniversitenin astronomi kulesindeki taşları kullanmış. Bu sebeple maalesef tarihi yapılar oldukça zarar görmüş. Bu rehberin neler anlattığını detaylı dinlemek isterseniz instagram sayfamızda ig tv paylaşımlarımızı izleyebilirsiniz.

Evlerin en önemli özelliği ise, bölgenin iklimine uygun olarak yazın serin, kışın da sıcak olması. Gerçekten de gündüz vakti Mayıs sıcağında evlerin içi oldukça serindi.

Buraya giderseniz eğer, turistik olarak hazırlanmış olan ve bir ailenin sahip çıktığı evin içerisinde gezindikten sonra hemen girişindeki kafeteryaya benzeyen çadırda muhakkak bir menengiç kahvesi için. Kesinlikle abartmıyorum en iyi menengiç kahvesini burada içtik.

Şanlıurfa’da ne yenir?

Biz Urfa’ya Ramazan’da giderek bir açıdan talihli bir açıdan da oldukça talihsiz bir hareket yaptık. Ramazan döneminde Urfa’da birçok yemek yeri gündüz saatlerinde kapalı. Dolayısıyla özellikle yerel lokantalarda en özel lezzetleri keşfetmeniz biraz zor. İftar saatinde gittiğinizde ise zaten herkes fiks menü veriyor. Ramazan’da gitmenin avantajı ise şu oldu; şehir çok kalabalık olmadığı için Göbeklitepe gibi turistik yerlerde rahatça gezdik.

Yemek konusunda size önerim maalesef sınırlı olacak bu sebeple. Ama bizim çok keyif aldığımız deneyimlerden biri Cevahir Han’da sıra gecesine katılmak oldu. Fiks menüye 100 TL ödeyip, Urfa’nın güzel lezzetlerini, yöresel ezgiler eşliğinde tattık. Ayrıca yediğimiz en güzel çiğ köfteyi yapan yerdi burası. Urfa’nın çiğ köftesi gerçekten çok farklı, başka lezzetlere benzemiyor.

Bunun dışında Gümrük Han’daki Hacı Abdurrahmanoğlu’nda şıllık tatlısının tadına baktık. O da çok lezizdi. İftar öncesi bulabildiğimiz turistik olmayıp da açık olan bir burası vardı. Dolayısıyla kendimizi buraya attık.

Gümrük Han’da ve Harran’da içtiğimiz menengiçin tadı da bir başkaydı ayrıca…

Bizim deneyemediğimiz ama Urfa’nın meşhur olan lezzeti ise tabi ki ciğer. Ama Ramazan vakti fazla tüketilmiyor diye yememizi önermediler. Bozuk olacağından değil ama size ağır gelir belki dediler. Siz gittiğinizde fırsat bulursanız muhakkak tadın.

Şanlıurfa’da nerede kalınır?

 

Şanlıurfa Balıklıgöl yakınınaki Hotel El-Ruha, buranın en turistik otellerinden. Tarihi bir binası olan otel gerçekten etkileyici gözüküyor ve insanda merak uyandırıyor açıkçası. Fakat biz yer bulamadığımız için Hilton Garden Inn Şanlıurfa’yı tercih ettik. Grup otelleri tercih ettiğinizde her yerde standart kaliteyi buluyorsunuz, burası da öyleydi. Konforu ve merkezi konumu açısından tavsiye ederim.

Şanlıurfa’dan neler alınır?

 

Gittiğinizde muhakkak uğrayacağınız Tarihi Urfa Çarşısı’ndan işlenmiş bakır malzemeler, poşu, şal gibi ürünleri kaliteli ve uygun fiyata bulabilirsiniz. Benim gibi doğal taşlara meraklıysanız Gümrük Han’dan kehribar kolyeler, tespihler alabilirsiniz. Başka doğal taşlar da bulmanız mümkün. Çarşıdan ise isot, kırmızı biber ve sevdiğiniz ne baharat varsa alın derim. Çarşıda satılan hurmalar da gayet güzeldi, tavsiye ederim.

Diğer Makaleler

Keşfet

Keyifle Noel Pazarı Gezebileceğiniz Şehirler

Kışın gelmesiyle beraber hepimizin içini bir yeni yıl coşkusu kapladı. Rengarenk süslerle donatılmış çam ağaçları,...

Antakya’de nerede ne yemeli?

Antakya'yı gezip lezzetleriyle ilgili bir yazıyı buraya bırakmamak, o güzelim mutfağa haksızlık olurdu. Yediklerimle...

İstanbul’un 5 yeşil kalesi

Çoğu zaman kalabalık ve gürültülü şehir hayatından kaçıp kendimizi doğanın kollarına bırakmak istiyoruz. Tüm...

Dijital göçebelerin uğraması gereken 5 muhteşem yer

Hem tatilim eksik olmasın hem de işlerim aksamasın diyenler toplanın!Pandemi süreciyle beraber bir mekâna...

İzmir Seyahat Rehberi: Ege’nin İncisine Yolculuk

Ege’nin incisi, değişmeyen tatil bölgesi, hem insanıyla hem doğasıyla ayrı bir yeri olan, Türkiye’nin...

Fidan Bağışı Yapabileceğiniz Güvenilir Kurumlar

Bugünlerde gündemimiz ne yazık ki oldukça can sıkıcı… Manavgat ile başlayan orman yangınları şu...

Popüler Konular

Yorumlar

CEVAP YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz