Çünkü Cemal Süreya haklıydı, kahvaltının mutlulukla çok ilgisi vardı.
İstanbul’da yaşayıp hala Kale’de kahvaltı yapmayan kaldı mı bilmiyorum ama, şimdi amacım bu kahvaltının tadını bilenlere “ah, keşke şimdi olsa da yesek!”, bilmeyenlere ise “hemen gitmem, görmem, yemem lazım!” dedirtebilmek.
Kaç yıldır benim için en güzel kahvaltının sözlükteki karşılığı, tam emin değilim. Eğer siz de sadece yediklerinizle değil sohbetle muhabbetle, boğaz havasıyla, aşkla, sevgiyle değerlendiriyorsanız mekanları, şiddetle tavsiyemdir Kale kahvaltısı.
Rumeli Hisarı’nda, hisarı geçince sol tarafta yan yana dizilmiş irili ufaklı mekanlardan biri. Otobüsle gitmek isterseniz önünde durak var, büyük rahatlık. “Yok kardeşim ben arabasız çıkmam” diyenlerdenseniz arabanızı otopark görevlilerine teslim edip, kendinizi cennetin kollarına bırakabilirsiniz.
Ev dışında yapılan kahvaltılar genellikle şöyle olur ve benim canımı çok sıkar. Koca bir tabak, içinde 2 peynir, 3 zeytin, birkaç parça salam, domates vs. Bu samimiyetsizlik beni çılgına çevirdiği için Kale’nin serpme kahvaltısı dünyanın en güzel şeyi gibi gelir her seferinde. Önüne gelen boş bir tabak ve ayrı tabaklarda tepeleme konan bir sürü kahvaltılık. Ne kadar istersen ye, tutan hiç yok!
Serpmenin yanında biz illa ki sucuk tava da isteriz ki sanırım masanın kralı kendisi. Ekmek yerine sıcacık lavaş varken ve o lavaşa bir dilim hellim üstü bir sucuk koyarken, dünyanın en gamsız kedersiz insanları oluruz. Menemeni, gözlemesi, paçangası ayrı başlıklar altında bile değerlendirilebilir.
A-aa unuttuysam affola, çay sınırsız. Eldeki bitmeden yenisi gelir, içtikçe daha çok içilir. En sona bal kaymağı saklarken son dönemde bu assolist tatlının yerini tahin-pekmez ikilisi aldı. Gönül koymasınlar her ikisi de başımızın tacı.
Ne zaman gitsek masalar içte de, kapı önünde de hep dolu ama ayakta dakikalarca beklediğimizi hatırlamıyorum hiç. Bir şekilde sığdırıyoruz kendimizi bir yerlere. Zaten müdavimlik kıvamına gelince, aşina yüzlerle adeta bir aile ortamı kıvamı yaşanıyor, beklenildiği üzere.
Bahsettiğim her şeyi yiyerek ve içerek en sonunda cebinizden 2 kişi için ortalama 60 TL ödeyerek, ayrılıyorsunuz Kale’den. Aklınızda “her hafta bitmeyen Kale kahvaltısı istiyorum!” cümlesiyle.
Ve şimdiden afiyet olsun herkese : )
Yazar: Burçak Külcü